Tamer Temel Bestelerindeki Saklı Dizeler ve Ece Ayhan
“…jazz her ne kadar şairleri etkileyen belki de en önemli müzik türlerinin başında gelse de, şiirden etkilenen jazz müzisyenleri de yok değildir. Dünyada jazz ve şiir etkileşimlerine dair çok sayıda örnek bulabilirken, ülkemizde bunun sayıca azlığı düşündürücüdür. Acaba müzisyenlerimiz şiir okumamakta, şairleri tanımamakta mıdır, yoksa etkilenmelerini sözler değil, notalar arasına mı gizlemektedir?” diyerek başlamıştım İzmir’de yayınlanan şiir Dergisi Caz Kedisi’ndeki yazı dizime…
Zaman içerisinde iğneyle kuyu kazarcasına ülkemizde yayınlanan jazz albümlerinin büyük bir bölümünü inceleyerek albümlerdeki şiir arayışım hiç bitmedi. Bazı müzisyenlerse işimi çok kolaylaşırdı, tıpkı albümüne “Bir Kedi Kara” ismini koyan Tamer Temel gibi…
Ece Ayhan’ın, benim gibi edebiyat türleri arasında şiirle ilişkisi hikaye ve roman kadar yoğun olmayan bir okur için bile bilinen şiiri olan “Bakışsız Bir Kedi Kara”ya ithafen albümüne attığı bu başlık, ilk yayınlanışından altı yıl bile geçse bile anılmaya, unutulmamaya değer…
Önce bu şiiri bir dinleyelim ardında Tamer Temel ve Ece Ayhan hakkında kalem oynatmaya devam edelim…
Pink Floyd, Jethro Tull, Grup Yorum gibi efsanevi gruplar, Bülent Ortaçgil gibi kült müzisyenler hakkında kitapları bulunan, ülkemizde jazz müziği üzerine en önemli araştırmaları yapan, Boom Müzik, Stüdyo İmge gibi bir dönemin en önemli müzik dergilerini çıkaran, ayrıca Jazz Dergisi’nde arşivlik yazılara imza atan ve şiir kitapları da bulunan ustamız Orhan Kahyaoğlu’nun, Ece Ayhan hakkında bir derleme kitabının bulunması şaşırtıcı değil, zira Kahyaoğlu’nun müzik türleri arasında ayrıksı bir yerde duran jazz kadar şiir dünyamızın en aykırı, nevi şahsına münhasır şairi Ece Ayhan’a kayıtsız kalması düşünülemezdi.
Kendisi ile telefonda “Ece Ayhan’ı şiir ve müzik dünyamızdaki yeri” hakkında kısa bir söyleşi yaptım.
Ece’nin 20’li yaşlarda “Kınar Hanımın Denizleri” gibi bir kitap yazması ve burada sözdizimini bilinçli olarak bozması ve yapıbozumculukla ilgilenmesi onun sanatında şiir dünyamızda devrimci bir kimliğin oluşmasına neden oluyor. Sentaksı bozuşu, dilde bir dönüşüm ve oradan bir muhalif tavra dönüşü sanatının asıl belirleyici unsurları.
Edebiyat bir elit sanat ister istemez, şiirde görkemli söz sanatları ve politik söylemler belirleyici ama Ece Ayhan’ın şiirinde onun Anadolu kültürlerine, aşağıdakilerin yaşadıklarına ve popüler hayata dokunması çok önemli. Ayhan ile ilgili en önemli bilmemiz gereken “kanto” gibi o dönemin popüler müziğini ve popüler kültürü gözlemlemesi, bunları aşağıdakilerin kültürü olarak algılayışı ve buna sahip çıkması.
Ece Ayhan’ın şiiriyle deneysellik ortak paydası olan her tür müzikle dolayımlı da olsa bir akrabalık kurmak mümkün, İlhan Usmanbaş’la ise birebir. Bu bir duygudaşlık aslında. 50 ve 60’lı yıllarda deneysel sanatların çok yaygın olduğu bir zaman dilimi, İlhan Usmanbaş’ın yaptığı atonal müzikle ve Ece Ayhan’ın 50’li yıllarda yaptıkları paralellik taşıyor.
Şiirde deneyselliğin gözüktüğü yıllarda jazz’da da bunun yansımaları gözüküyor. Özellikle 60’da jazz’da deneyselliğin arttığı, avangardizmin doruklara çıktığı (Coltrane bunun bir örneğidir) bir dönem. Ülkemiz jazz’ında ise biz bu arayışı 2000’li yıllarda gençlerde görüyoruz. Bu bir gecikme aslında ama ülkemizde süreç bu. Tamer Temel bu sürecin bir sonucu. Teknik olarak değilse bile duygusallık olarak Tamer Temel’in çalışmasını bu arayışın sonucu olarak değerlendirebiliriz.
Orhan Kahyaoğlu’nun satır aralarında sıklıkla bahsettiği , 1960 yılında itibaren aleotoric (raslamsal), özgür polifoni, kolaj, minimal uygulamaları, monoritmik, optik-grafik özgür değerler, mikromodalite gibi kavramlar üzerinden beste çalışmaları yapan, klasik müzik dünyamızın özgün kimliklerinden olan İlhan Usmanbaş, yakın dostu olan Ece Ayhan’ın “Bakışsız Bir Kedi Kara” şiirini kendi yarattığı grafiksel nota sistemiyle bakın nasıl bestelemiş….
Tüm dünyada saygın bir yeri olan onur duyduğumuz piyanist ve besteci Fazıl Say’sa “Bugüne kadar yaptığım şarkı albümlerim arasında hem Türkiye’de, hem dünyada en sevileninin”Güz Şarkıları” olacağını hissediyorum” dediği albümünde Nâzım Hikmet’ten Can Yücel’e, Cemal Süreya’dan Atilla İlhan’a kadar çok sayıda şairin dizelerini bestelerden en özgün yorum yine Ece Ayhan’ın “Zambaklı Padişah” adlı şiiri üzerine olmuş.
Ece Ayhan’ın ve özellikle de “Bakışsız Bir Kedi Kara” adlı şiirinin ilham perilerinin okyanusun ötesine, Amerika’ya kadar uçtuğunu biliyor muydunuz? “http://evvel.org/ece-ayhan-amerikan-sokaklarinda-da-dolasiyor” internet sitesinde ayrıntılarını okuyabileceğiniz gibi Murat Nemet-Nejat adlı bir çevirmen tarafından ingilizceye çevrilen Ece Ayhan’ın “Bakışsız Bir Kedi Kara” ve “Ortodoksluklar” adlı kitapları Amerika’da “Sun & Moon Press” adlı yayınevi tarafından tek bir kitap olarak yayımlanır. “Chris King” adlı yapımcı ve “Poetry Scores” adlı Amerikan şiir topluluğunun dikkatini çeken bu kitaptan “Bakışsız Bir Kedi Kara” daki şiirler bestelenir ve çeşitli şiir okumalarıyla da birleştirerek “Blind Cat Black” adıyla albümleştirilir. Daha çok etnik müzik ve folk müzik tarzında bestelenen bu şiirler Ece Ayhan’ın ruhunun nerelere nüfuz ettiğinin şaşırtıcı olmayan bir hikayesidir.
Anlıyoruz ki, Ece Ayhan’ın şiir dilini erken yaşlarda rastlantısal ya da bilinçli olarak bozması, üstelik bunu elit kültür değil, Kahyaoğlu’nun deyimiyle aşağıdakilerin kültür ve müziğini de fark ederek üretim tarzına dönüştürmesi sanatta kendi dilini oluşturmak isteyen sanatçılara ilham olmuş… Bu yazıda biz müziğe odaklanmışken insan kendine şunu sormadan edemiyor, Ece Ayhan acaba görsel sanatçıları nasıl etkilemiştir?
Biz yine asıl sevgimiz olan müziğe, üstelik jazz alanına dönelim ve bu yazının asıl konusu olan Tamer Temel’e odaklanalım…
Bugün genç kuşak jazz müzisyenlerimizin pek çoğu Bilgi Üniversitesi kökenli olup, aralarında yurt dışında yüksek lisans yapanların hiç de az olmadığını düşünürsek jazz’a epey geç bir yaşta başlayan ve İzmir’in görece kısır ortamında kendi kendini yetiştiren bugüne her biri birbirinden değerli dört albüme imza atan Tamer Temel’İn başarısı oldukça ilham verici…
Tamer Temel’in Dokuz Eylül Üniversitesi’nde iktisat okurken başlayan müzik kariyerinde İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın (İKSEV) önemli bir yeri bulunmakta. Bu değerli vakfın yıllardır düzenlediği Avrupa Caz Festivali kapsamında yapılan atölye çalışmasına katılan Tamer Temel İtalya Siena’da gerçekleşen bir jazz kampına katılmaya hak kazanmasıyla jazz’la olan ilişkisi derinleşmiş. Siena’daki deneyimleri ardından İstanbul macerasına başlayan ve doğduğu kente geri dönen Tamer Temel kısa bir süre içinde İstanbul jazz cevresince de fark edilir. 2010 yılında kontrbasda Masa Kamaguchi ve davulda Marc Miralta ile ilk albümü olan Barcelona’yı yayınlar.
Müziğini birçok festival, salon ve jazz kulübünde seyircileriyle paylaşırken bir yandan da Bahçeşehir Üniversitesi’nde jazz dersleri vermeye devam eden Tamer Temel’in bu yazıya konu olan ikinci albüm çalışması A.K. Müzik’ten “Bir Kedi Kara” ismiyle yayınlanır.
Kapağında arkadaşının oğlunun fotoğrafı bulunan 2016 tarihli albümü “Serbest Düşüş” ise sanatçının kendi deyimiyle toplumsal olarak bulunduğumuz durumu simgelemekte: “Kişisel düşüşler de yaşıyoruz tabii hepimiz zaman zaman. Ne kadar zamandır olduğunu bile unuttuğumuz karanlık ve zor zamanlarda yaşıyoruz. Frenleri patlamış son hız yokuş aşağı gidiyormuşuz gibi geliyor insana, nereye çarpıp nasıl duracağız bilemiyorum tabii. Belki bu anlamda kendi üzerimize düşenleri hem etik hem estetik açıdan oturup biraz düşünmemiz gerekiyor sanki.”
Tamer Temel’in kanımca jazz dünyamızdaki kısa zamanda yarattığı özgün konuma ulaşmasında sanatın farklı türleri ile ilişki kurmasının payı önemli. Henüz ilk albümünde Adnan Saygun’un 44 Sayılı Keman Konçertosu’nun 2 Numaralı Adagio Bölümünü yorumlaması, ardından bu yazıya konu olan Ece Ayhan’ın “Bakışsız Bir Kedi Kara”şiirine ilham olan parçası (Bir Kedi Kara), Brezilyalı bir fotoğraf sanatçısı Sebastião Salgado’ya adadığı şarkısı (Salgado’nun Gördüğü/Serbest Düşüş) , İngiliz filozof ve toplum kuramcısı Jeremy Bentham’ın 1785 yılında tasarlamış olduğu hapishane inşa modelini (Panoptikon/Serbest Düşüş) günlük hayata nasıl uyguladığını ve bunun insanlar arasındaki ilişkilere bile nasıl tezahür ettiğini göz önüne alarak yaptığı bestesi, yada son albümünden yine bir şair olan Türker ‘dan ilham almasına kadar…
Caz Kedisi Dergisi’nin 2015 yılı sayısında Tamer Temel’le yaptığım söyleşiyi arşivden çıkarmadan önce kendisinin Nardis Jazz Club’da bu yazıya ilham olan, Ece Ayhan’ın en ünlü şiiri “Bakışsız Bir Kedi Kara”yı nasıl yorumladığını bir dinleyelim…
“Öncelikle senin şiirle olan ilişkini merak ediyorum. Edebi türler arasında şiirle olan ilişkin hangi boyuttadır? Takip ettiğin eski ve yeni şairler var mıdır? Türkiye şiirinin hangi dönemlerini ve akımlarını seversin?”
Şiirle ilişkim sadece okuyucu seviyesinde. Şiir ifade konusunda belkide en önemli ve en zor alanlardan biri bence. Dolayısıyla şairler haricinde ilgilisi çok az sanırım, ben elimden geldiğince okumaya takip etmeye çalışıyorum ama yeterli olamıyor tabii, daha çok vakit ayırmak gerek sanırım. Müziği de çok etkilediğini düşünüyorum, anlatım gücü, ritmi, dili parçalama, değiştirme belki bozma, bunu yaparken belki kendi dilini yaratma çabası pekala müzik için de geçerli olabilir.
Sevdiğim bir çok şair var, isimlerden daha önemlisi galiba bu isimlerin geçmişle ve gelecekle olan ilişkileri beni etkileyen ve o isimlere yaklaştıran. Belki normal bir şeydir ama okurken ve maalesef bu şairleri kendi söylemek istediklerimiz için kullanırken bu insanlara haksızlık yaptığımızı düşünüyorum. Dolayısıyla dil ile dertleri olan, yeni dertlere yeni ifade biçimleri arayan, hamaset kaygısı gütmeyen bütün şairleri seviyor ve takip etmeye çalışıyorum. Bunları söylerken tabii ki çok şey bilmediğimi sadece okuyucu olarak elimden geleni yaptığımı söylemek isterim.
“İkinci albümünü Ece Ayhan’a adadın. Bu önemli şairimiz hakkında neler söylemek istersin? Ece Ayhan’la bir okur olarak ne zaman tanıştın, seni nasıl etkiledi? Etkilendiğin diğer şiirleri nelerdir?”
Ece Ayhan gerek şiirlerinde sergilediği tutum gerek kendi hayatında ve kültür, politika, sanat vs konularında takındığı tutum itibariyle çok etkilendiğim isimlerin başında geliyor.İlk olarak ne zaman okuduğumu hatırlamıyorum tabii. Şiirlerinin yanı sıra röportaj, anı, söyleşiler gibi yazıları da okumaya çalıştım. İç ve dış dünyaları arasındaki tutarlılık , bütün hayatını bir bütün halinde aynı tavırla sürdürme çabası aklımın bir köşesine hep bu güdüyü koruma çabası olarak yerleşti diyebilirim sanırım. Bunun tabii ki tek bir kişi ile çerçevelemek doğru olmayabilir ama Ece Ayhan o listenin en başlarında yer alır kuşkusuz. Diğer şiirlerine gelecek olursak ilk aklıma geleni yazayım, hem şiirin kendisi hem de hikayesi çok etkileyici. “Mor külhani”
“Bakışsız Bir Kedi Kara” Ece Ayhan’ın önemli şiirlerinden biri. Bu şiire yönelik duyguların nelerdir? Bu şiiri seçme nedenin nedir?”
Müthiş bir metafor zenginliği ve kendi estetiğinin dilin yapıbozumu ile harika birleşimi diye havalı bir cümle kurayım cevap olarak 🙂
“Bakışsız Bir Kedi Kara” pekçok müzisyen ve sanatçıyı etkileyen bir şiir. Çoğunlukla atonal müzikle ilişkilendirilmekte. Bu şiirden etkilenerek yapılan çalışmaları dinleme ve izleme şansın oldu mu? Onları nasıl buluyorsun?
İlhan Usmanbaş’ın harika eserini dinledim daha önce. Bence çok önemli bir birleşme Ece Ayhan ve İlhan Usmanbaş. Şiirin kendisi bestelenmiş direkt olarak, benimkinde durum biraz farklı, ben şiiri bestelemedim aslında, “bir kedi kara”yı parçanın anlatmak istediğine uygun olduğunu düşündüğüm bir metafor olarak kullandım.
“Jazz müziğinde grupta yer alan tüm müzisyenlerin katkısı önemlidir, özellikle de solo atanların. Parçada yer alan arkadaşların şiiri okumuşlar mıydı, yoksa senin aktardıkların ya da notların ile mi şiirle ilişki kurdular?”
Bu parçadaki piyano solo beni her zaman çok heyecanlandırmıştır gerçekten. Serkan müthiş bir müzisyen. Şiiri okumuş mu hiç bilmiyorum, kaydettiğimiz zaman henüz parçanın ismini belirlememiştim. Dolayısıyla çalanların o zaman böyle bir şeyden haberleri yoktu. Ama albümde çalan arkadaşlarım en başta Serkan Özyılmaz ve Cem Aksel parçalarda elde etmeyi umduğum atmosferi çok iyi anlayıp müziğe dönüştürdüler. Bunun en yüksek noktası da sanırım “bir kedi kara”nın piyano solo kısmı oldu. Serkan’a sadece burada tek başına doğaçlama çalar mısın dediğimi hatırlıyorum.
Ece Ayhan demiş ki; “Vasiyetimdir; Her Şeyimi Zamana Bırakıyorum…” Büyük ustanın vasiyeti, Tamer Temel gibi duyarlı, okuyan, düşünen ve üreten ve ondan beslenen sanatçılarla yaşamaya devam ediyor, edecek gibi de gözüküyor…